Gönderen: adalarpostasi | 18 Ağustos 2019

Fayton yasağı övünülecek bir şey değildir, atları “kurtarmak” hiç değildir!

21 Temmuz 2019

Yeşil Gazete’nin sorularına Melda Keskin ile Mahir Başdoğan’ın verdiği cevaplar…

1- Faytonların kaldırılmasına karşı oluşunuzun nedenlerini sıralar mısınız?

Atın binlerce yıl önce insan tarafından yabani atalarından nasıl üretildiğinden bihaber olup da onu ‘yabani hayvan’ veya ‘pet’ gibi gören; tarihinden, bakımından, ihtiyaçlarından habersiz olmakla hayatında at bulunmayan insanların, fayton atlarının geleceğini, kaderini belirlemesi; Türkiye’de örnekleri zaten yaşanmış olan “kurtarma” operasyonlarında atların aç susuz kalarak telef olması, yok edilmesi gibi üzücü sonuçları misli misli artırmaya başladı —bakınız, 1960’ların ortasında çöp arabalarını çeken ve çöp kamyonları devreye sokulduğunda ıskartaya çıkartılıp sahiplendirileceği ilan edilen, ihalenin son anda iptal edilmesiyle de Gülhane Parkı Hayvanat Bahçesi’ndeki yırtıcı hayvanlara yem edilen atlar ve katırlar; yakın geçmişte ücretsiz sahiplendirileceği iddia edilirken Karaman’da aç susuz telef edilen yılkı atları; bugün ise İzmir’de, Antalya’da “kurtarıldıktan” sonra açlık ve susuzlukla pençeleşmekte olan fayton atları!

Çare faytonların kaldırılması değil, dünyanın bir çok yerinde yapıldığı gibi hazır onlara bakan, besleyen faytoncuları zaten varken; atların sağlığı ve esenliğini gözeten, iklim, fiziksel çevre vb. koşullara uygun projeler yapılarak onlara sahip çıkılmasıdır. Binlerce yıllık geçmişi olan insan-hayvan yoldaşlığını, tarihsel ve kültürel mirasımız olan atçılığı yaşatmaya devam etmektir.

Adalar’daki atlar ile insanlar, bugün ülkenin hiçbir yerinde olmadığı kadar içiçe yaşayabilmektedir. Yarış dünyası ve binicilik kulüplerinde kapalı kapılar ardındadır atlar. Adalar’da ise günlük hayatın içinde göz önünde. Katılımcı bir süreçte, koşulların iyileştirilmesiyle New York’ta Central Park’ta, Prag’da, Viyana’da olduğu gibi faytonculuğa iade-i itibar etmek, at-insan birlikteliğini sürdüren bir meslek kolu olarak geliştirmek varken; Türkiye’de insanların atları, at yarışı, kulüpler ve televizyon dizilerinden başka bir yerde göremeyeceği, “çok asil hayvan” demek dışında bir fikirlerinin olmadığı, faytoncuların —ırkçı söylemler başta gelmek üzere— aşağılayıcı, hedef gösterici, atsız-işsiz-ekmeksiz bırakıcı bir tavırla safdışı edildiği bir ortamı hazırlayan böylesi bir yasak, övünülecek bir şey değildir, atları “kurtarmak” hiç değildir!

Yılkı atları (insanların yılın belli zamanlarında doğaya saldıkları, doğal seçimden geçerek yaşayan ve gerektikçe yakalanıp eğitilerek yeniden işe koşulan atlar) sürüler içindeyken 3-20 tanesi bir arada yaşar, bir aygır sürüde doğup yetişen genç aygırları sürüden uzaklaştırır ve onların yeni sürüler oluşturması gerekir. Sürü dinamikleri düşünüldüğünde, Türkiye genelinde yasaklanan binlerce fayton atının nasıl ve nereye nakledileceği meçhuldür. Kuşaklar boyu ve ömürleri boyunca insan eliyle beslenmiş, bakılmış bu atların doğaya salınmasıyla iş bitmiyor. Bu esnada olabilecek şiddetli reaksiyonlar, atların kış koşullarında ot bulamayıp açlıktan meskun alanlara inip tarlalara, bağlara zarar verdiğinde çiftçilerce vurulup öldürüldüğü bilinirken, bu süreçte hiçbir görev, sorumluluk almayanlar nasıl bu yasaklamaya evet diyorlar anlamak imkânsız. Çiftçilere, vatandaşa atların ücretsiz dağıtılacağı söylemi ise gerçek dışıdır. Köylü, çiftçi, bugün atından “kurtulup” traktör almaktadır. At; kedi, köpek gibi evde beslenecek bir “pet” de değildir. Bugün atları kurtardıklarını düşünenlerin onları ittikleri belirsiz ve tehlikeli alanda, onların mahvına neden olduklarında haklı çıkmamız bir şeye yaramayacak. İşte bu nedenlerle karşıyız faytonların yasaklanmasına.

2- Adalar’daki atların ölümüne çalıştırılıp çok kötü şartlarda hayatta tutulduğu mâlum [?!]. Koruma yasaları çıkarılsa bile bunların uygulanacağını ve denetimin sağlanacağını düşünüyor musunuz?

Aynı fotoğrafı defalarca farklı vakalar gibi yayımlayıp Büyükada’da yılda 400 (her gün 1’den fazla!) at ölüyor gibi gerçek dışı haberler üretmek yerine, Ada atlarının rutin sağlık kontrolüne ve koşullarının tarafsız ve bilimsel bir değerlendirilmesine ihtiyaç var. Ada’da “âdeta hazırlanmış olan” namüsait koşullara rağmen faytoncularının büyük özveriyle baktığı ve dünyanın her yerinde sağlıklı ve sağlam kabul edilebilecek atların sayısı oldukça fazladır. Geçtiğimiz hafta 6 fotoğrafçı arkadaşımızla başladığımız durum tespiti ve belgeleme çalışmasında buna şahit olduk. Tarlabaşı yıkımlarında olduğu gibi, Adalar’da yaşayan binlerce at, bakıcıları, faytoncular ve faytonlar da belgelenmeye muhtaç. Çünkü bu yok oluş, bilgisizlik, umursamazlık ve aymazlık nedeniyle ne yazık ki bir oldu bittiye getiriliyor.

Gözler önünde yapılan ve yaşayan tek atçılık, şehirlerdeki faytonculuk olup; at yarışı endüstrisi, binicilik kulüpleri gibi yerlerde olan olumsuzluklar ise kapalı kapılar ardında âdeta gizli cereyan etmektedir. Atları ve faytonculuk mesleğini, ticari, turistik baskılara karşı koruyacak, sağlıklı geliştirecek önlemler, uygulamalar yerleştirip artırılmamışsa, sonra da toptan yasaklanmışsa bunun nedenleri sorgulanmalıdır. Adalar’daki sorun; yıllardır motorlu taşıt ve inşaat sektörünün çıkarları doğrultusunda ortamı resmen plansız, kuralsız, sahipsiz, denetimsiz bırakarak çöküşe zemin hazırlanmış olmasıdır.

Eskiden zorunlu olup sonra ortadan kaldırılan (!) faytoncu ehliyet sınavlarının ve trafik denetimlerinin geri getirilmesi, faytonculara verilecek rutin eğitimler, fayton atlarına tahsis edilmiş veterinerlerce, sakatlık, hastalık oluşmadan önce de rutin bakımlar ve beslenme kurallarının koruyucu hekimlik çerçevesinde belirlenip uygulanması, fayton başına sınırlandırılmış yolcu sayısının yola çıkış noktasında ve yollarda denetlenmesi, yetkililerce yapılmış ama yetersiz ve sorunlu olan ahır sisteminin iyileştirilmesi, ada sâkinleri, yerli veya yabancı turistler için farklı tarifeler uygulanması, taksilerde gün içine yapılan şoför değişimi gibi faytonlarda da yeterli sayıda yedek at bulundurulup kullanılması, —şu yaz koşullarında faytonculuk devam ettiği halde adaya yedek at sokulması, âdeta atların daha fazla zarar görmesi için yasaklanmıştır!— yokuşlu parkurlar dahil, atların ada turlarında zorlanmaması için çalışma saatlerinin belirlenmesi ve hız sınırı getirilmesi, belki de bunların en önemlisi, Adalar’ın “Yavaş Şehir” [Sâkin Belde] ilan edilmesi gibi girişimlerin, herşeyin göz önünde olduğu bu ortamda, yetkililerin ve yurttaşların denetimi, şikâyet hatları, resmî ceza ve ödüllerle uygulanması pekala mümkündür.

Türkiye’de yılda ortalama 7000 insanın düzenli olarak öldüğü trafik kazaları otomobillerin yasaklanmasına değil, ulaşımın iyileştirilmesini hedefleyen önlemler alınıp uygulanmasına yol açıyor. İstanbul’da 1960 ve 1970’lerin taksimetresi olsa da “bozuk” denilerek çalıştırılmayan, keyfi ve fahiş ücretlendirilen taksi hizmeti tarih oldu, yasaklanmak yerine tarifelerin belli olduğu, taksimetrelerin tartışılmaz biçimde çalıştırıldığı bir düzene sokulabildi. İstanbul sokaklarında “değnekçi” tabir edilen kişilerce sürdürülen, ne idüğü belirsiz otopark keşmekeşi yerine düzenli, fişli, faturalı bir park sistemi oturtulabildi. Herhangi bir alanda sorun var diye o alana yasak getirmek aslında her ne sebeple olursa olsun çözümleri yasaklamaktır. Faytonlar, faytoncular ve atları için elbette yasa da çıkartılabilir, kurallar da konulup uygulanabilir, yeter ki bu yasağın hangi çıkarlara ve eğilimlere hizmet ettiğini farkedebilelim, atlarımızı geri isteyebilelim.

3- Faytonculuğun yasaklanması halinde atlarla ilgili öngörünüz nedir? Bu durumda atların çifçilere verileceği söyleniyor. Bunun sonuçları ne olabilir?

Kuşaklar boyu insanla birlikte yaşamış Adalar, İzmir, Antalya, vb. yerlerdeki binlerce fayton atının doğaya salınması, yukarıda da anlatıldığı gibi çözüm değildir. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi ehlileşmiş atların doğada barınması veya çiftçilere, vatandaşa ücretsiz dağıtılması gerçekçi değildir. Bugün atından “kurtulup” traktör almakta olan köylü, çiftçi, at bakımına, beslenmesine maddi manevi kaynak, zaman, mekân ayırmak bir yana, kendini geçindirmekte zorluk çeken vatandaş, sokaktaki kediyi, köpeği sahiplendirmekle bitiremeyen hayvan hakları koruyucuları, bu atların sorumluluğunu taşımaktan uzaktır. Daha önceki örneklerde olduğu gibi burada yine atlar kaybedecektir.

4- “Kurtarılan” atların teker teker birine zimmetlenmesi önerinizin gerçekçi olduğunu düşünüyor musunuz? Bu hayvanlar ve faytoncularla ilgili bir plan/projeniz var mı?

1970’lerde otopark yapmak için kesilmek istenen Ankara Güvenpark ağaçlarının, onları korumak isteyen çevre gönüllüleri tarafından semt karakolu polislerine zimmetlenmesi eylemi başarıya ulaştırmış, ağaçlar korunabilmişti. 2013 yılında Samsun Vezirköprü’deki bozuk orman alanına dikilen 60 bin ağacın onları koruyarak ürünlerinden gelir elde edecek 2000 kadına zimmetlenmesi gibi örneklerden de ilham aldık. Bu bir öneri değil, yasağı imzalayanlar ve destekleyenlere işin yasakla bitmeyeceğini, sonrası için ağır sorumlulukları olduğunu hatırlatmak amaçlı bir çağrıdır. Gerçekçi olup olmaması, yasağın gerçekçi olup olmamasıyla ilgilidir.

Adalar’daki 1800 fayton atının akıbeti; Karaman’da 2015 yılında tarlalara girip ekine zarar verdiği için tüfekle vurulmaya başlanan, kış mevsiminde dağda aç kalıp ovaya inen ve 2017’de resmi bir kararla yakalanarak güya çiftçilere ücretsiz dağıtılacağı sözüyle kapatıldığı yerde, açlık ve susuzluktan ölen yüzlerce yılkı atı gibi olmasın istiyoruz. Şu anda İzmir faytonlarının bu iş için uygun üretilmiş sapasağlam Haflinger atları, yasaklama nedeniyle kapatıldığı yerde açlık ve susuzlukla boğuşuyor, atçı arkadaşlarımız bu atların ölmemesi için destek arıyor. Antalya’da “kurtarılarak” “doğal yaşam parkı” denilen yerde tutulan atların içler acısı durumu fotoğraflarla belgelendi.

Atlar insan bakımıyla 30-40 yıl  ömrü olan hayvanlar ve şimdi en fazla ömürlerinin yarısında ‘kurtarıldıktan’ sonra akıbetlerinin ne olacağı bizi ilgilendiriyor. Onları doğaya salmanın bir çözüm olmadığı bu aşamada sorumluluk almayan, alamayanların dikkatine getirilmeli. Bu çağrı, bilgilenmeye, farkındalığa ve sorumluluğa hizmet etsin diye yapıldı. Atlar ve faytoncularla ilgili eksik bilgiyle alınmış bu karara dikkat çekmeye, atlar “bugün var, yarın yok” olmasın diye kamuoyu oluşturmaya, onları göz önünde tutmaya, belgelemeye çalışıyoruz. Söz ettiğiniz projeyi üstlenmekle yükümlü olanlar; şu anda getirdikleri resmi yasak bir kesim tarafından desteklendiği için herkesin bu atları, faytonları ve faytoncuları hızla unutmasını bekleyip, ardından bildiğini okuyabileceğini zanneden yetkililer olmalı. Tepeden inme kararları, darbeleri normalleştirilmekten çıkarıp, kararları katılımcı ve baştan sona tüm aşamaların açıklıkla ele alındığı, sorgulanabildiği bir süreçte  almayı normalleştirecek bir kamuoyu oluşturma çabası içindeyiz.

5- Hayvan hakları savunucuları örgütlenip Meclis’e gidiyor, vekillerle vs. temasa geçiyor. Siz de “atların hayrını farklı bir bakışla düşünenler” olarak, endişelendiğiniz meseleler için  benzeri bir kampanya, hareket başlatmayı düşünmez misiniz?

İnsan olsun, hayvan olsun, hayatları etkileyen ciddi kararların tüm paydaşların katılımını gözeten bir süreçte ortak akılla alınması, eminim başka konular söz konusu olduğunda hayvan hakları savunucularının da benimsediği bir yöntemdir. Zaten bu konudaki sicili parlak olmayan ve Adalara motorlu taşıt sokmak, yeni inşaatlar yapmak, turizme açarak aşırı yoğun yapılaşmayla betonlaşan Ege ve Akdeniz sahillerine benzetmek, hatta bir ara adaları dubalar üstünde yüzen bir otobanla karaya bağlamak gibi akla zarar projeleri bile olan siyasilerin dizginlenmesi ancak bu yolla olabilir. Herhangi bir grubun tek başına dosyasını meclise koşturmasıyla olmaz. Fayton atlarının ve faytoncuların, yetersiz gözlem, bilgi ve deneyimle alınan böyle tepeden inme bir karara kurban edilmesinin gündeme getirilmesiyle meşgulüz, gerçek hayvan ve insan sevgisine, insanların akl-ı selimine, atların ve insanların yüreğinde paylaştığı güvene ve düşlere inanarak yaşıyoruz.

6- Atları, insana ‘hizmet hayvanı’ olarak nitelendirmeniz, “türcülük” eleştirilerine maruz kalmanıza neden oluyor. Türcü müsünüz?

Bilimsel olarak, 4000 yıl kadar önce insan tarafından ehlileştirildiği bilinen günümüzdeki atın (Equus ferus caballus) tarihini bilmek, önemli. Bugünkü atın ataları, ilk insanların yalnızca avladığı, bildiğimiz ata benzemeyen, tek toynaklı değil 3 parmaklı, küçük hayvanlardır ve artık bulunmamaktadır. Dünyada ataları hiç ehlileştirilmemiş olan ve tek yabani at kabul edilen, bugünkü atın en yakın akrabası, alt türü olan “Przewalski” atının son örnekleri de Moğolistan’da 1968 yılında koruma altına alınmıştır. O dahil, yeryüzündeki atın bilimsel olarak yalnızca tek bir türü vardır.

İnsanların binlerce yıl boyunca bir yerden bir yere gitmek, yük taşımak, bağ-bahçe sürmek, savaşmak, cirit, polo gibi oyunlar oynamak, gelin götürmek vb. ritüeller, gösteriler, müsabakalar yapmak, yarışmak, —bugün halen Fransa, Almanya, İsviçre, Belçika, Japonya, Çin, Kazakistan, Endonezya, vb. ülkelerde olduğu gibi— etinden, sütünden ve tüyünden, derisinden yararlanmak üzere bizzat seçerek, çiftleştirerek ürettiği, evriminde insanın rolü olan 400 kadar farklı cinsi bulunmaktadır. Özetle, günümüzde yılkılar dahil hiçbir at “yabani hayvan” değildir. Bin yıllardır insana yoldaşlık etmiş, onun tarafından, yapılacak hizmete uygun olarak çeşitlendirilmiş, üretilmiş ve bakılmış hizmet hayvanları olan çoğu köpek cinsi gibidir atlar, ama “pet” de değildir. Türkiye’de hem karar alıcıların hem “hayvan hakları savunucuları”nın hem de genel kamuoyunun atları tanımaya böylece onları gözetirken dengeli bir bakış açısına sahip olmaya ihtiyaç duyduğu kanaatindeyiz.

* * *

ADA, AT ve BİZ’e dair…

  • “İstanbul Adaları’nda Trafik Canavarının Usulsüz Seyrine Seyirci Kalmayacağız!… Faytonlarımızı da Vermeyeceğiz!…”, Adalar Postası-2684 (21.3.2012). https://wp.me/p2Emvm-36E
  • Emin Mâhir Başdoğan, “Ada, At ve Biz”, Adalar Postası-2756 (10.5.2014). https://wp.me/s2Emvm-2756
  • Ada, At ve Biz Çalışma Grubu, “At ve Faytondan Yana”, Adalar Postası-2766 (27.8.2014). http://wp.me/s2Emvm-2766
  • Emin Mâhir Başdoğan, “Hariçten Bir Gazel ve/ya Taaa İçten Bir Sesleniş”, Adalar Postası-2767 (5.9.2014). https://wp.me/s2Emvm-2767
  • Arif Çağlar, “Adalar’da Motorlu Araç Trafiği İcat Etmek İsteyen Kim?”, Adalar Postası-2794 (30.4.2016). https://wp.me/s2Emvm-2794
  • Hakkı Taşdemir, “Adalar’da Sürdürülebilir Ulaşım (mış), Adalar Postası-2796 (3.5.2016). https://wp.me/s2Emvm-2796
  • Ada, At ve Biz Çalışma Grubu, “Fayton Taşımacılığı Uygulama Esasları…”, Adalar Postası-2800 (27.6.2016). https://wp.me/s2Emvm-2800
  • Arif Çağlar, “İAKTVKD’nin Adalar’da Çalıştırılan Atlarla İlgili Güncel İki Girişimi…”, Adalar Postası-2801 (15.7.2016). https://wp.me/s2Emvm-2801


Yorum bırakın

Kategoriler